31 Ağustos 2013 Cumartesi

Geride Kalanlar

İçinde bulunduğumuz günler itibariyle hayatımda yeni bir arıtım dönemine girmiş bulunmaktayım. Sadeleştirmeye çalışıyorum zamanı yaşadığım onca zaman kaybından kurtuluyorum.

Bir sevgilim var mesela, onunla zaman geçiriyorum artık. Ailemle, akrabalarımlayım daha çok...

Yeni bir kursa başladım. Uzun süredir aklımda olan ancak zaman kayıplarından mütevellit bir türlü başlayamadığım bir kurs... Yeni insanlar, arkadaşlar, hepsi iyi çocuklar...

*  *
*

Ve birden yaşlı teyzeyi hatırlayıp bir selam verip dertleşmek için yanına gittim... Gözlerindeki gülümseme iyi hissetmemi sağlamıştı. İçeri girdiğimde eskilerden kimse yoktu ama. Tozlu sayfaları okuduğumda uzun süredir kimsenin uğramadığını anladım. Neredeydi geride kalanlar?


27 Mart 2012 Salı

Geçti


Hayat aslında insanların hep en fazlasını istediği aptalca bir oyun. Bu "en"ler içinde kaybolunca kişi, artık onu ne kadar yakından tanıyor olsan da kendini biraz "en"sizliğe doğru çekmek zorunda kalıyorsun. Çünkü tıpkı fizikte olduğu gibi buradaki "en"ler den gelen itme kuvveti seni "en"sizliğe doğru basit, sıradan, sessiz sedasız bir yolculuğun içine itiyor.

Onlar hayatın aslında böylesine yanılsamalardan ibaret olmadığını bilmiyorlar mı? 

Bilip bilmemeleri kendilerine kalsın ama benim bakış açımdan bakıldığında bazen gerçekten katlanılmaz ve rahatsız edici bir hal alıyorlar. 

Fazla bir şey istediğimi sanmıyorum aslına bakarsanız. Hayatımda olan şeyin "saf gerçeklik" olmasını istiyorum sadece. Bu o kadarda bulunması zor bir şey olmasa gerek. 

Ama ne yazık ki zor! Belkide insan varoluşundan bu yana bulunması en güç şey budur.

İçimi döküyorum şurada, görün ya da görmeyin...

6 Ocak 2012 Cuma

Kapılar ve Anahtarlar



...

Katia: Anahtarları hala saklıyor musun?

Jeremy: Evet. Anahtarlar hakkında ne dediğini hatırlıyorum. Eğer onları yok edersem, kapalı kapıları sonsuza dek kapanmaya mahkum ederim. Değil mi?

Katia: Bazen anahtarlar elinde olsa bile, o kapılar yine de açılamıyor ama.

Jeremy: Ama bazen kapılar açık olsa bile aradığın kişi içeride olmayabiliyor Katia.

...

Birkaç yıl önce bir rüya görmüştüm. Yazın başlamış ve sonbaharda sona ermişti. Bu sürede çok fazla mutsuz geceler olduğu gibi, çok fazla mutlu günler de olmuştu. Bu kafede her birinin ayrı bir yeri var. Ve bir gece kapılar kapandı, rüya sona erdi.

...

Katia: Elveda Jeremy.

Jeremy: Elveda Katia.

...

24 Aralık 2011 Cumartesi

Dimitri ve Tasso - III

Dimitri: Dünyayı Atlas taşıyorsa Atlas'ı ne taşıyor?

Tasso: Kaplumbağa.

Dimitri: İyi de, kaplumbağa neyin üstünde duruyor peki?

Tasso: Bir diğer kaplumbağanın.

Dimitri: Peki, o kaplumbağa neyin üstünde?

Tasso: Sevgili Dimitri, ondan sonrası ta dibine kadar hep kaplumbağa işte!

19 Aralık 2011 Pazartesi

Telefondaki Ses

Telefondaki ses, "Yaaa bu benim numaraaam.. niyeaa siz açtınız kiiii?" diyordu, oldukça yayık ve bozuk türkçesiyle.

*   *
*

Akşam işten eve yorgun argın dönüyordum. Bizimkiler evde değillerdi bu akşam, yemeğe davetliydiler. Yolda, balık pazarının önünden geçerken durup iki parça Norveç somonu aldım. Eve girip, balıkları hazırlayıp, çömlek fırın kaselerinin içine koyduktan sonra üstlerine çeşitli sebzelerin karışımından elde ettiğim sosu ilave ettim. Fırına attım ve pişmesini beklerken telefon çaldı.

Telefondaki ses, "Yaaa bu benim numaraaam.. niyeaa siz açtınız kiiii?" diyordu, oldukça yayık ve bozuk türkçesiyle.

Önce durakladım, herhalde densiz bir arkadaşım bana şaka yapıyor dedim. Sonra sordum, "Hanımefendi sanırım yanlış bir numara çevirdiniz.". Cevap gecikmedi: "Yaaaa, neden benim numaramı kullanıyosunuuuuzzzz?".

Böyle durumlarda siz nasıl hissedersiniz bilemiyorum ama ben zaten açıklamayı yaptığım halde hala aynı soru üzerinden konuşmasına devam eden insanlara katlanamam ve oracıkta kafalarını koparasım gelir (elbbette kimsenin kafasını koparmadım... henüz..). Hayır bir de üstüne o bozuk kaşar türkçesi eklenince iş benim açımdan iyice katlanılmaz hale geldi.

İşte ben o anda bunları düşünürken, olayın şaka olması durumunu da göz önünde bulunduruyordum ve hala telefondan aynı rahatsız edici bir şekilde "alooooou, alooooo.... kimsiniz siz yaaaaaa?" sesleri geliyordu. Balık yavaş yavaş pişerken enfes kokular burnuma burnuma geliyordu. Telefonu kızın yüzüne kapadım...

Yani bu bir şaka değilse, kız için gerçekten endişelenmem gerektiğini falan düşündüm. Vahim durumdaydı çünkü, akıl fukarası.

Neyse, çok geçmeden aynı numara tekrar aradı...

"Yaaa, neden benim numaramı kullanıyosuuuuunn?" dedi yine. Gerçekten çok sinirlenmiştim. "Hanımefendi muhtemelen bir yanlışlık olmuştur, ben nasıl sizin numaranızı kullanabilirim, beş yıldır bu numarayı kullanıyorum ben." diye yanıt verince. Kız tekrar başlıyordu aynı sesi çıkarmaya "yııaaaaaaaa..." birden ses kesildi. Dedim herhalde 'kısa devre yaptı'... Çeşitli tıkırtı seslerinden sonra telefondan bu sefer başka birinin sesi yükseldi.

Bir erkek. Kaba, daha doğrusu 'gaba' bir erkek.

"Gardeşim kimsin seeeen? Niye bu numarayı gkullanıyon?"

Aynı soru!, yine aynı soru.

Ben de soruya soruyla karşılık verdim bu sefer. Pek umurumda olmasa da onlara hangi numarayı aradıklarını sordum?

Cevap, "0538 (gerisi benim numaram)" şeklindeydi.

Benden giden cevap ise, "Yanlış numara, bir kez daha kontrol edin.". Hemen telefonu kapadım çünkü telefondaki kişiden herhangi bir kelime daha duymaya tahammül edemezdim.

İnsanlar hata yapabilirler evet. Bu bizim doğamızda var. Ama o kadar kendilerinden eminlerdi ki bu kız ve adam, ne sordukları sorunun mantıksızlığının üzerinde kafa yormuşlardı ne de benim uyarılarıma itibar etmişlerdi. Kendi saçmalıklarına kayıtsız şartsız inanmışlardı.

Fırından yeni çıkmış mis gibi kokan somonu yerken aklıma şu soru takılmıştı: 'Ne tür bir sapık durup dururken kendi telefonunu arar ki?'