Sisli ve terkedilmiş bir kasaba... Etrafta kimse yok gibi… Herhangi bir sorumluluğumun olmamasının tadını çıkarıyorum. İçimde yalnızlığın verdiği engellenemez bir korku. O korkuyu hissediyorum ancak kimsenin beni bulmasını da istemiyorum. Gerçek dünyayla aramda bir perde var sanki en arka koltuktan filmimi izliyorum...
* *
*
Önüme baktığımda upuzun bir yol olduğunu görüyorum ve o yolu görmek bile sinirlerimi bozmaya yetiyor... Adeta sonsuzluğa uzanan bu yolda kısa adımlarla yürümeye başlıyorum çünkü yüzüme vuran kum fırtınası gücümü kesip hızımı yavaşlatıyor. Cebimdeki kağıt parçası büyük ihtimalle kurumuştur. Elimi cebime atıyorum. Evet, kağıt kurumuş ancak yazılı kısmı arka tarafta. Kağıdı çeviriyorum ancak lanet rüzgar o anda ani bir esinti yaratıyor ve kağıdın elimden uçmasına sebep oluyor. Kağıdın uçuştuğu tarafa dönüyorum hızla. Saçlarım gözlerimin önünde uçuşuyor çünkü rüzgar şu anda arkamda ancak gözlerim yere bakıyor. Yerde uçuşan kumların arasında küçük kağıt parçasını görüyorum. Dalgaların içinde yüzme bilmeden çırpınan zavallı bir kız çocuğu gibi olduğunu düşünüyorum. Acınası haldeyiz ikimiz de...
*
Rüzgar artık arkamdan beni iteklercesine esmeye başlıyor. Bu güce karşı koyamıyorum. Düşüp tekrar kalkamamaktansa rüzgardan aldığım hızla koşmaya başlıyorum. Ayaklarım geride kalıyor, başım önde. Nereye gittiğimi bilmeden koşmaya devam ediyorum ve o an da ileride bir kalabalığın olduğunu fark ediyorum...
* *
*
Aslında geçmişe baktığımız da pek çok şeyin hiçbir zaman sadece bizim olduğu izlenimine kapılmadığımızı oldukça net bir şekilde görebiliyoruz. Keşke geçmiş zamanı, vukuu bulduğu anda iyi analiz edip ona göre davranabilseydik. Belki de bu insan oğlunun en büyük eksiklerinden hatta zaaflarından biridir. Gerçekleri göremiyoruz. Nadiren, şans eseri farkına varabildiğimiz bazı gerçekleri ise hiç üzerinde düşünme gereksinimi duymadan unutmayı yeğliyoruz. Peki elimizde kalanın ne olduğunu en sonunda gördüğümüzde n'apıyoruz? Paatt!!!
*
Ben şu anda bunları düşünürken, o artık benim yanıma bir daha asla gelemeyeceği biryerlerde. O, hayatının hatasını yapma kararını aldığında elbette bunun üzerinde çok düşünmedi ve elbette aslında neler olacağını bilemezdi. Yine de zaten önemli olan hiç düşünmeden babasının beylik tabancasını pantolonunun kemerine sıkıştırıp, evden, gözünü karartıp ta çıkabilmeyi başarmaktı. Bunu yaptı evet.
Hızlı adımlarla o gün okulun şenliklerinde çıkan ünlü grubun konserini izlemek için sahnenin önünde toplanan kalabalığın arasına karıştı. Hedefi bulma konusunda eğer biraz olsun şansı varsa, hedef kalabalıktan uzak biyerlerde olurdu.
Kalabalığın içindeki ben olup biteni daha sonradan öğrenecek olmanın verdiği boş bakışlarla uzaktan uzaktan sahneye göz atıyor, bir taraftanda arkadaşlarımın sohbetlerine kulak misafiri oluyordum. Orada konuşulan pek çok şey aşırı rüzgardan ötürü duyulamayacak noktaya geliyordu. Asıl kötü olan ise bu rüzgarın bizimle oyun oynuyormuşcasına bazen tamamen durulup bazen ise kuduz bir köpeğin dişlerini gösterir gibi çok sert bir şekilde esmesiydi.
Rüzgarın bu dengesiz esintilerinin sürüyor olması belkide sonrasında olacaklar için bize bir işaret veriyordu ancak bu onu engellemeye yetmedi. Hedefini izleyicilerin en önünde görmüş ve sinsice avını takip eden bir timsahın ki gibi gözlerini kısarak ön sıraya doğru ilerlemeye başlamıştı. Bu şekilde en öndekileri de arkasında birakarak sahnenin yanı başına kadar ulaştı. Elini belindeki beylik tabancasının üzerine koyarak tek bir isim haykırdı. İsmi haykırılan ona baktığında çoktan silahını doğrultup tetiği çekmeye hazırlanıyordu. Gözlerindeki korkuyu herkesin çığlıkları ve kargaşası arasından nasıl gördüğümü hala hatırlıyorum.
Rüzgar sanki kalabalığın çığlıklarına ve haykırışlarına ayak uydurmak istermiş gibi çıldırmışçasına esiyordu. Ve Paatt!
Hiç kimse elbette aşırı rüzgardan sahnenin çelik konstrüksiyonlarının devrilmesini ummuyordu. Neyseki altında kalan tek kişi eli silahlı olandı...
* *
*
*
Rüzgar durulduktan sonra adıma gelen bir davetiyeyi posta kutumdan alırmışcasına buluveriyorum ufak kağıt parçasını. Üzerinde bana yeni yönler gösterdiğini düşündüğüm anlamsız işaretler görüyorum. Buradan kurtulma adına ümidim kalmıyor artık. Ama şundan eminim ki ben yaşıyorum... Gözyaşlarım bunun kanıtı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder