11 Ekim 2009 Pazar

Goldfrapp - Lovely Head


It starts in my belly
Then up to my heart
Into my mouth I cant keep it shut
Do you recognize the smell
Is that how you tell
Us apart
I fool myself
To sleep and dream
Nobodys there
No-one but me
So cool
Youre hardly there
Why cant this be killing you
Frankenstein would want your mind
Your lovely head
Your lovely head

10 Ekim 2009 Cumartesi

Karanlık

Ufak elleriyle karanlığın içindeki renkleri tuttu. Maviyi, daha sonra da sarıyı... yere baktı, yemyeşildi.

**
*
...Yeniden uzattı ufak elini, karaltıyı dörde böldü, içinden yalnızlığını aldı ve cebine koydu. Başlarda taşımakta zorlanmıştı, ama çok geçmeden alıştı.

**
*
Gülümsedi donuk bir şekilde, kimse görmedi... Konuşmaya çalıştı, kimse karşılık vermedi... Boş verdi, kimse umursamadı...

Sözde İnsan - Quasimodo



Kafesteki kuşlar, yeniden rüzgara karşı uçabilirler mi?

Hayatın dışladığı çocuklar, yeniden sevmeyi öğrenebilirler mi?

3 Ekim 2009 Cumartesi

Rüya - I

Sisli ve terkedilmiş bir kasaba... Etrafta kimse yok gibi… Herhangi bir sorumluluğumun olmamasının tadını çıkarıyorum. İçimde yalnızlığın verdiği engellenemez bir korku. O korkuyu hissediyorum ancak kimsenin beni bulmasını da istemiyorum. Gerçek dünyayla aramda bir perde var sanki en arka koltuktan filmimi izliyorum...

* *
*
Önüme baktığımda upuzun bir yol olduğunu görüyorum ve o yolu görmek bile sinirlerimi bozmaya yetiyor...
İleride, yerde bir kâğıt parçası görüyorum, çizgili bir defterin köşesinden yırtıldığını anlıyorum kâğıdı almak için eğildiğimde. Alıp arkasını çevirdiğimde üzerinde çamur bulaştığı için tam okunmayan bir yazı olduğunu fark ediyorum. Elimle çamuru silmeye çalışıyorum, ancak çamur silinmekten ziyade yazının okunan kısımlarına da bulaşıyor ve okunmasını tamamen engelliyor. Anlaşılan içimdeki büyüyen merak duygusunu durdurabilmek için kâğıdın kurumasını beklemeliyim.
Aniden yüzümde garip bir ifade beliriyor. Bu kasabanın çocukken yaşadığım, üzerimde derin izler bırakan yere çok benzediğini fark ediyorum.

* *
*
Benden kaçıyordu, çok hızlıydı ama bende hızlıydım ve peşini bırakmaya hiç niyetim yoktu. Annem beni eve çağıralı çok olmuştu ve güneş batmak üzereydi. Eminim meraktan ölüyordur.
Ne yazık ki onu kaçırmıştım. Üzgün bir şekilde eve dönerken arkadaşımın evinin önünde olduğumu fark ettim. Camdan ona seslenip neden üzgün olduğumu anlatabilmek isterdim. Belki duyar düşüncesiyle pencereden seslendim arkadaşıma ve bekledim ama gelen olmadı. Işıkları yanıyordu ancak cevap veren yoktu. Perdesi hafif aralık olan pencereden içerisi görünüyordu, ancak gördüğüm şey pek hoşnut edici bir şey değildi.
Benim olduğu gibi herkesin bir arkadaşı vardı sokakta. Evet, yalnızca bir kişi arkadaşın olabilirdi. İkinci bir arkadaş kişi her zaman fazlalıktı. Ya sen onunla küserdin, ya o diğeriyle küserdi ya da sen diğeriyle… Sevdiğin insanı paylaşmak istemezdin bir başkasıyla. Ama benim yalnızca bir arkadaşım olmuştu.
Evleri tek katlı, küçük, iki göz odası olan bir evdi. Tuvaletlerinin bahçede olması beni hep şaşırtmıştır. Oturma odaları ile mutfak bir kapı ile ayrılmıştı ve mutfaktan bir kapı da bahçeye açılıyordu. Benim baktığım pencereden oturma odası ve arkadaşımın oturma odasındaki anne ve babasının kavga etmeleri görünüyordu. Birbirlerine ne söylediklerini anlayamıyordum ancak bağırdıkları belliydi. Arkadaşımın annesi duyduğu ağır sözlerin etkisiyle olsa gerek kapıdan çıkmak için arkasını dönmüştü, gözlerimi bu beyaz tenli melek yüzlü kadından ayıramıyordum, ta ki o korkunç patlama sesini duyana kadar.
Sesin önce dışarıdan geldiğini sanmıştım ancak arkadaşımın babasının elindeki silahı görünce her şeyi anladım. Annesi sırtından vurulmuş ve kapının koluna tutunan eli daha fazla dayanamayıp yere düşmüştü.
Çıkan sesten olsa gerek arkadaşım mutfak kapısından oturma odasına girmişti, bunun onun son saniyeleri olduğunu nereden bilebilirdim. Evet, babası o an ki panikle oğlunu da vurmuştu. Arkadaşımın acı çekerken ki yüz ifadesini gördüğüm anda yanağımdan süzülen yaşları hala hatırlarım.
Gözyaşlarımı sildim. Pencereden bakmayı bırakıp eve doğru yürümeye devam ettim. Ne yapabilirdim, ben sadece küçük bir çocuktum. Yolun solunda kalan evlerin birinin önündeki çöp kutusunun arkasında onun tüylü kuyruğunu bir kez daha gördüm.
Artık bir an önce onu yakalamak istiyordum, koştum, her bir adımım beni biraz daha hızlandırıyordu. Sonunda onu köşeye sıkıştırmıştım, eğildim ve elimi uzattım. Kedi yavrusunun korktuğu her halinden anlaşılıyordu ve bana karşı koyacak şansı kalmamıştı artık. Eve götürmek için kucağıma aldım onu ve haline acıyarak sevdim. Evin kapısını açtım ve kediciği yere bıraktım ancak ayakta duramıyordu, önce yorulduğunu düşünmüştüm, gözlerine baktığımda öldüğünü anladım.

* *
*
Kâğıda zarar vermemeye çalışarak katlayıp cebime koyuyorum ve sonrasında ne olacağını bilememenin verdiği hazla, yoluma devam ediyorum...

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Bir Dua

İnsanoğlunun dünyasının adı kader olarak bilinir. İpliği kendi üzerine dolanmış: kırılgan, zavallı bir higanbana. Nefret... Üzüntü... Gözyaşları içinde son bulur. Gece yarısı perdelerin ötesinde, alınamayan intikamlar alınır.
Ey karanlıklar içinde kalmış küçük gölge. İnsanların canını yakar, düşmeye bırakırsın... Günahlar içinde boğulmuş bir karmanın ruhu... Bir kez de, ölmeyi dener misin?

6 Temmuz 2009 Pazartesi

İntikam

...peki ya cehennemden gelen biri size intikam alabileceğinizi söyleseydi... ama bu cehennemden gelen, küçük ve sevimli bir kız çocuğuysa... ozaman karşılığında ruhunuzun cehenneme gitmesini kabullenmeniz daha mı kolay olurdu?.. aslında bunun öldükten sonra olması benim kabullenmem için yeterdi... önümde daha upuzun bir hayat yok mu sanki...

29 Haziran 2009 Pazartesi

Yok artık!!!

Gün geçmiyor ki güzel ülkemde abuk sabuk bir olay olmasın. BBG, Gelinim Olur musun?, Yemekteyiz, Kocam Size Emanet gibi nadide programların ardından "başka ne yapsakta reytingleri tavana vursak?" diyen yapımcılar yeni bir çıkış yolu bulmuşlar. Bugün sabah gazetesinin 3. sayfasında en üstte okuduğum haber şöyle diyor:
"Seyhan Soylu, ateistleri dine döndürecek bir televizyon şovuna başlıyor. Ancak bir sorunu var: Diyanet imam talebini geri çevirdi.
Sisi lakaplı Seyhan Soylu'nun Medya Grup Başkanlığı'nı yaptığı Kanal T'nin Eylül'de başlayacak 'Tövbekâr' adlı yeni programı, Diyanet'ten büyük tepki aldı. Soylu'nun ateistleri 'dine döndürmeye' çalışılacağı programa şimdiye kadar 200 başvuru oldu. Programda görevlendirmek üzere papaz, haham bulunurken, Diyanet İşleri'nin bir türlü 'olur' vermediği için 'imam' bulunamadı.

TEK ŞART ATEİSTLİK
Soylu, bir imam, bir papaz, bir haham ve bir budist rahibin her hafta bir ateisti Allah inancıyla tanıştıracağını söyledi. Program sırasında tövbe edip İslamiyeti seçen ateist Mekke'ye, Hıristiyanlığı seçen Vatikan'a, Museviliği seçen Kudüs'e ve Budizm'i seçen ise Tibet'e gönderilecek. 'Tövbekâr'' programın fikir sahibi Seyhan Soylu, yapımcısı Ayşe Önal, moderatörü ise Gülgün Feyman olacak. Farklı dinlerden din adamlarının, ateistleri ikna etmeye çalışacağı 'Tövbekâr' adlı yarışma, hakkında Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, "Bu vahim bir hata, bir şaklabanlık ve soytarılıktır'' diye konuşmuştu. Soylu, arabasının camına her gün bir broşür yapıştıran Hıristiyan misyonerlerden bıktığı için böyle bir programı hayata geçirmeyi düşündüğünü belirterek, şöyle konuştu: "Bardakoğlu nefsiyle hareket edip, talihsiz bir açıklama yaptı. Ona dava açacağız. Din adamına yakışmadı bu davranış. Nasıl 'Sırlar Kapısı' programı varsa, bu program da evrensel boyutta ateistlere inanç kazandırmak için yapılıyor. Rabbimiz o kadar büyük ki o aşkı ateistlerin içine de koymak istedik. Ateistlere dinimizi sevdiriyoruz diye beni yargılıyorlar. Ben Rabbimi öyle bir aşkla seviyorum ki böyle bir program eleştirileceğine bana teşekkür plaketi vermeleri gerekir." İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı ise reyting için inançların kullanılmasına karşı olduğunu belirterek, yarışmaya tepki gösterdi."
Ne deyim ben size?
http://www.sabah.com.tr/Yasam/2009/06/29/sisi_islam_misyonerligine_soyundu

28 Haziran 2009 Pazar

Kazıklandım. Hayırlı olsun :D

Babalar günü nedeniyle geçtiğimiz hafta bir giyim mağazasından canım babama bir adet gömlek almıştım. Babama gömlek alırım da annem eksik kalır mı hiç? annem içinde aynı mağazadan bir bluz aldım, üstelik abim, abimin eşi ve yeğenime de birşeyler almayı ihmal etmedim (ben bir öğrenciyim ve çok düşünceliyim). Eve elimde poşetlerle geri döndüm ve herkes aldığım hediyeleri denedi. Hepsinin üstüne tam olmuştu. Bir kişi hariç: Babam!!! Asıl hediye sahibinde böyle bir sorun mutlaka çıkmak zorundaydı. Sanki herşey yolunda gitsedi olmazdı... Ne de olsa Şanssızlar Kraliyeti'nin kralı yazıyor şu anda^^. Ertesi hafta, yani bugün ürünü fişiyle beraber değiştirmeye gittiğimde "tüm ürünlerde %50'ye varan indirim" yazısını görmemle, alnımda "jackass" yazısının belirmesi bir oldu. Bide değişim için eski fişin fotokopisini almaları gerekiyomuş. Fotokopi makinalarında sorun çıkınca tam 20 dakika beklemek zorunda kaldım. Çok sinir bi durumdu...

Kompleksler içinde...

"Aşağılık kompleksi, bireysel psikoloji ekolünün kurucusu Alfred Adler tarafından ortaya atılan ve kişinin bazı yönlerde kendini diğerlerinden aşağı hissetmesine neden olan karmaşa.
Bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür. Sıklıkla farkına varılmaz ve telafi etme düşüncesi, kişileri eziyet içine sürükler, şaşırtıcı bir kazanım veya aşırı bir antisosyal davranışla sonuçlanır. Özgüven eksikliği, saplantı bozuklukları, kültürel yozlaşma; aşağılık kompleksinin nedenleri arasında gösterilebilir. Psikiyatrik bir hastalıktan çok psikolojik bir durumdur." Diyor, Vikipedi - Özgür Ansiklopedi. Aslında çok kafaya takmamak gerek böyle şeyleri. Kendini kabullenmek geliyor en başta - da nasıl olacak o iş?

27 Haziran 2009 Cumartesi

Biraz yenilik için eskiye döndüm...

Hepsi uzun zamandır görüşmediğim tanıdık, sadık dostlar. Meğer onların bana olduğu kadar benimde onlara ihtiyacım varmış...
Evet tekrar başladım onları dinlemeye Gail bana kızacak, hatta telefonda ona dinlettiğim şarkıları şu dakikadan sonra hep "iğrenç" olarak yorumlayacak ama anladımki kimse tutamıyor bir Jean Jacques Goldman şarkısını bir Garou yorumunu... Ayrı bir tat var o şarkılarda yahu :) sizi mutlu eden, içinizi ısıtan, zor da olsa size tebessüm ettiren...
Evet daha mutluyum artık ve biraz yenilik için eskiyi dinliyorum :)

15 Haziran 2009 Pazartesi

Fiona Apple ne güzel birşey yahu :D

Her ne kadar kendisini bir başkasına benzetmemek konusunda yoğun bir çaba sarfetsemde sonunda Cat Power - Chan Marshall'ın sesini andıran başka bir ses buldum. Facebook'ta aylak aylak dolaşırken ünlü foto şipşak Mehmet Turgut abimizin sayfasında share ettiği bir video Fiona Apple ile ilk buluşmamı gerçekleştirmiş oldu. Çok şaşırtıcı değildi ama sıradışıydı. Emeği geçen herkese teşekkürler :)

8 Haziran 2009 Pazartesi

Domuz gribi hikayesi...

Goldy... çiftliğin en güzel dişi domuzu... Köydeki diğer tüm erkek domuzlar onun için kendini feda etmeye hazırlardı. Ancak ne yazık ki güzel Goldy, güzel olduğu kadar saftıda. Kadersiz yavrucak yaşadıkları yetmezmiş gibi bir de gelecekte karşılaşacağı talihsiz olaylardan habersiz çiftliğin çamur havuzunda mutlu mesut hayatını sürdürüyordu.

Ve birgün Moldy geldi. O kötüydü... Kent çiftliği gazinosunun en gözde yıldızı artık oldukça yaşlanmış ve onun yerini doldurabilecek birini arıyordu. Moldy, pahalı ve intişamlı giyimiyle bu eski, yıkık dökük köy çiftliğine baktığında gençlik yıllarını ve ardında bıraktığı hayatını hatırladı. Onun için bazı şeyleri telafi etmek artık imkasızdı. Zaten kibirli kibiri bunu yapmasına izin vermezdide. Moldy'nin gözleri birden gençlik yıllarında sevgilisiyle sık sık kaçamak yaptığı ahıra kaydı. Aşklarının meyveleri olan ikisi dişi altısı erkek tam sekiz tane küçük domuz Moldy henüz çok gençken bu çiftikte dünyaya gelmişti. Gözü yukarılarda olan Moldy bir sabah gün doğmadan çiftliği terketmiş ve sevgilisini sekiz küçük domuzcukla bir başına bırakmıştı. O günden sonra köydeki diğer domuzlar bir daha Moldy'den haber alamadılar.

Goldy - zavallı yavrucak, Moldy'yi gördüğünde adeta büyülenmişti. Belkide şu kısacık hayatında ilk kez bukadar güzel bir varlık görmüştü. Moldy'de Goldy'den etkilenmiş olacak ki ilk selam verdiği kişi Goldy olmuştu. Bu ikili etkileşim o anda izleyicilerin dikkatini çekmişti. Goldy'yi oradan alıp kent çiftliği gazinosuna götümek Moldy gibi bir profesyonelin tek bir cümlesine bakardı. Aslında olan, köy çiftliğinin Goldy aşkıyla yanıp tutuşan genç erkek domuzlarına olmuştu, şimdilik...

Filipy küçük domuzcuklarının doğduğu anı hiçbir zaman unutamayacaktı. İçlerinden biri karnında kalp şeklinde bir doğum iziyle doğmuştu. Flipy bu izin küçük domuzcuğu ayrı kıldığının farkıdaydı. Lakin, doğum izleri domuzlarda pek görülmeyen birşeydi.

Sevgi... Onun için bir sebebe ihtiyacımız yoktur. Kendiliğinden olur, engellenemez.

Filipy, çocuklarını alıp köy çiftliğinden kaçtığı zaman hayatının en büyük hatasını yaptığının ve bu hatanın belkide tüm dünyanın kaderini değiştireceğinin farkında değildi. Lakin gecenin karanlığında o panikle yavru domuzcuklardan birini çiftlikte unutmuş ve bunu farkettiğinde ormanın derinliklerinde bir yerlerde yağmur altında sırılsıklam olmuştu. Çiftliğe geri dönüp öteki yavrusunu almak için artık çok olduğunun farkındaydı. Neredeyse sabah olmak üzereydi ve diğer çocuklarını tekrar o tehlikeye atamazdı. Orman yaban domuzları ve diğer pek çok vahşi hayvanla doluydu. Kahvaltı vakti gelmeden kendilerine sığınacak bir yer bulmalıydı zavallı adam. Umutsuz bir şekide arkasını dönüp ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başladı.

Küçük Goldy sabah uyandığında çok neşeliydi. Yüzüne vuran güneşin etkisiyle gözlerini açmadan önce kardeşleriyle birlikte çamur havuzunda nasıl oynadıklarını görüyordu rüyasında... Ta ki gerçek hayata dönüp, artık yapayalnız kaldığını farkedene kadar. Ağlamaya başladı Goldy, günlerce gecelerce ağladı, artık gözyaşı tükenmişti, nefretini içine attı ve sustu...

Nefret... Sebepsiz yere kimse kimseden nefret etmez. Sevginin olmadığı yerde çıkıverir ansızın. Senide yok eder nefret ettiğin kişi kadar. Yok oldukça nefretin artar, nefret ettikçe yok olursun...

Filipy haklıydı kendince. Bu, küçük Goldy'yi çiftlikte unutmuş olmanın vermiş olduğu suçluluk duygusunu az da olsa hafifletiyordu. Biricik sevgilisinin onu terketmiş olmasının ardından köy çiftliğindeki diğer domuzlar ve çiftlik hayvanlarının bakışlarına artık iyice katlanamaz olmuş ve bu utanç duygusunun etkisiyle daha fazla bu köyde kalamayacaına karar vermişti. Bir gece ansızısın adeta kaçtı, herşeyin başldığı bu köy çiftliğinden...

Hayatı boyunca binbir acı yaşamış Goldy'nin limiti hala dolmamıştı. O gece kasaba çiftliğinin gazinosunun yıldızı zavallı Goldy idi. Kötü kalpli Moldy'nin söylediği yalanlara inanmış ve sahneye çıkmaya hemen ikna olmuştu. Bu, Moldy'nin yeniden doğuşu olacaktı. Ya da o öyle sanıyordu. Goldy sahneye perdenin arkasında çıktığında alkışlardan yer gök inliyoru. Bu, Goldy'yi daha da heyecanlandırıyordu. Moldy seyircilerin arasında büyük şapkasının üzerinden sarkan siyah tülün altında uzun filitreli sigarasını tüttürürken perde açıldı. Heyecandan az kalsın boğuluyordu. Sahnede şavuna başlamak üzere olan Goldy'nin göbeği açık elbisesinden karnındaki kalp şeklindki doğum lekesi çok net bir şekilde belli oluyordu. O anda Moldy için tüm dünya derin bir sessizliğe bürünmüştü. Sahnedeki onun yıllar önce terkettiği kızından başkası değildi. Bu inanılmaz rastlantının ardından bile hala kötü planlarına devam eden Moldy, kızının onun gerçekten tüm kötülüklerini devam ettirebilecek tek varisi olduğundan emindi. Büyük şapkasının altındaki yüzünü hafifçe kaldırıp sırıttı...

Goldy sahne şovuna başlamıştı ti birden bire Moldy'nin "kızıııım!!!" diye bağırdığını duydu. Müzik ve alkışlar o anda kesilmişti. Moldy aniden sahneye atladı ve Goldy'ye sıkıca sarıldı. Zavallı Goldy, neler olduğundan habersiz şaşkınlığını gizleyemeyerek neler olduğunu sordu. Moldy, "sen benim kızımsın" dedi, " bak karnındaki doğum izine". Goldy'nin o anda gözü döndü. Yıllar önce onu terkeden ve hiç arayıp sormayan annesi gözlerinin önünde duruyordu. Ve bu aşağılık kadın, sanki hiç birşey olmamış gibi karşısında mutlu bir şekilde sırıtıp duruyordu. O anda Goldy'nin gözünden akan yaşları kimse görmedi. Onun çektiği acıları o salonda hiç kimse bilmiyordu. Yalnızdı Goldy. Ama artık yalnızlığını paylaşma zamanı gelmişti. İntikam gerekiyordu Goldy için ve intikam soğuk yenen bir yemekti.

Goldy o anda içinde yıllardır biriktirmiş olduğunu tüm nefreti kusuverdi. Tüm seyirciler, yüksek sahneden üzerlerine gelen nefretin altında boğularak can verdi. Sabaha tek çıkabilenler Goldy ve çiftlikte gazinoya gitmeyen diğer domuzlar olmuştu. Çiftçilerden biri sabah kontrolü için domuzların yanına gittiğinde korkunç manzarayla karşılaştı. Neredeyse tüm domuzlar ölmüştü. Çiftçi hemen içeri girdi ve panikle kapatmayı unuttuğu kapıdan öteki domuzlar hemen kaçıverdiler. Neye uğradığını şaşıran çiftçi içeride sadece bir tane domuzun kaldığını gördü ve yavaşça yanına yaklaştı.

Goldy üzerine gelen çiftçiye hiç aldırış etmiyor, nefretini kusmanın verdiği hazla sakin sakin çiftçinin onu almasını bekliyordu. Artık huzurluydu Goldy, huzurlu ve mutlu...

Çiftlikte hiç domuz kalmamıştı artık. Bir kaç gün sonra çiftçi ve karısı çok hastalandı. Hastahaneye gittiklerinde vücutlarında sadece domuzlarda görülebilecek bir virüsün çok daha güçlüsünü barındıdıklarını ve onları yavaş yavaş öldürdüğünü öğrendiler. Virüse isim vermeleri çok sürmedi: H1N1 virüsü dediler. Bir kaç gün sonra solunum yoluyla ve tensel temas yoluyla bulaşıldığı öğrenildi. İçlerinden hiçbiri olanlara bir anlam veremiyordu. Nasıl olur da böyle bir virüs oluşabilirdi. Lakin artık herşey çok geçti. Virüsün hangi sınırlar içinde yayıldığı bilinmiyordu. Çiftlikten kaçan domuzlar kimbilir nerelerdeydiler. Hiçkimsesin bu öldürücü virüsün tüm dünyada kısa bir süre içinde yayılacağından haberi yoktu...

5 Haziran 2009 Cuma

İşte geldim burdayııım...

Öncelikle şu resimden bahsedeyim... 6 yaşına basmak üzere olan yeğenimin eski oyuncakları, abimin sigarasını yakmak için kullandığı ucuz uyduruk çakmaklardan biri ve bir kolonya şişesi aynı karede... Aslında neden bu resmi bu yazıma iliştirdiğimi bilmiyorum, oldukça anlamsız bir tablo...
Buradan pek belli olmasada çok duygusal dakikalar yaşıyorum şu anda... Bayağı bir geride kalan final döneminden ötürü blog yazılarıma kısa bir ara verme kararı almıştım... Sonra sıkıldığımı farkedip başka etkinliklere (salsa, fotoğrafçılık vb.) kendimi kaptırmış bir şekilde hayatımı sürdürme mücadelesi veriyordum ki bu canım, güzelim, büyük emekler verdiğim siteye geçmiş listemi kontrol ederken tekrardan bir tıklayayım dedim...
Siyah beyaz resim hala renklenmemişti, akordiyon çalan amca ve kısacık saçlarına bir çiçek (sanırım beyaz bir gül) takmış olan teyzenin yüzündeki neşeli ifade hiç değişmemiş ve adeta "nerelerdeydin? biz de seni bekliyorduk..." diyordu. Bir an duraksadım, yüzüm kızardı ve çalan zero7'nin distractions isimli parçası iyice yerin dibine girmemi sağladı. "Afedersiniz^^" demem an meselesiydi...
Saçmalamayı bırakmam gerektiğinin farkındaydım... Nitekim öyle de oldu: Yani geri döndüm, ama biraz daha farklı şekilde...
Arkilerimi özledim... Yaz tatilinden nefret ediyorum. Bendekide şans hani, aslında kader desek daha yerinde bi tabir olur: sen git istanbulda okadar insan varken akdenizin doğusunu(şaka:P) bul :((... Yalnızım dostlarım. Burda olsaydınız ne güzel kavga ederdik... Kavgalarımızı bile özledim naaan...

6 Mart 2009 Cuma

The Magic Numbers - The Magic Numbers

Indie ruhunu size çok derinlerde hissettirecek, iki adet tombul kız erkek kardeşten oluşan 2002'de kurulmuş İngiliz asıllı bir grup The Magic Numbers. Grup, adıyla aynı adı taşıyan ilk albümlerini 2005 yılında kendi çabalarıyla çıkardı. Albüm genelikle downtempo ve alternatif rock parçalardan oluşuyor. Ayrıca, Sean Gannon ve Angela Gannon kardeşlerin ses uyumuna bayılacağınız şüphesiz.

Sanatçı: The Magic Numbers
Albüm: The Magic Numbers
Şarkı Listesi:
01 - Mornings Eleven.
02 - Forever Lost.
03 - The Mule.
04 - Long Legs.
05 - Love Me Like You.
06 - Which Way To Happy.
07 - I See You, You See Me.
08 - Don't Give Up The Fight.
09 - This Love.
10 - Wheels On Fire.
11 - Love Is A Game.

DOWNLOAD - İNDİR

4 Mart 2009 Çarşamba

Alela Diane - To Be Still

Genç ve yetenekli bir müzisyen arkadaşımız var sırada. Alela Diane Amerika'da doğmuş ancak hayatı boyunca dünyanın pek çok yerini gezmiş, "sadece gezmek bana yetmez, ben biraz duygularımı kağıda dökeyim" demiş ve ilk albümünü bu şekilde tamamlamış bir ablamız. Şu an Oregon eyaletinde yaşamını sürdürüyor.
To Be Still henüz fırından yeni çıkmış - 16 Şubat 2009 - diyebileceğimiz bir çalışma ve Alela'nın 2. studyo albümü. Albümü dinlediğiniz zaman tam bir american dream havasına bürünüyor ve o malum ıssız otobanlarda, güneş tam tepenizde, üstü açık eski külüstür bozması arabanızla saçlarınızı rüzgarda uçurarak ilerlediğiniz Las Vegas yolunda hissediyorsunuz kendinizi. Hoş, kaliteli bir çalışma.

Sanatçı: Alela Diane
Albüm: To Be Still
Şarkı Listesi:
1.Dry Grass & Shadows
2.White As Diamonds
3.Age Old Blue
4.To Be Still
5.Take Us Back
6.The Alder Trees
7.My Brambles
8.The Ocean
9.Every Path
10.Tatted Lace
11.Lady Divine

DOWNLOAD - İNDİR

2 Mart 2009 Pazartesi

Dream Theater - Scenes From a Memory

İşte gelmiş geçmiş en iyi konsept albüm var sırada... Öyle bir albüm ki Scenes From a Memory temelleri Dream Theater'ın 1992'de yayınladığı Images and Words albümündeki Metropolis Pt.1 The Miracle and The Sleeper'a dayanıyor. Bu şarkı aslında kahramanımız Nicholas'ın Victoria'ya olan ölümcül aşkının başlangıcı olarak nitelendirilebilir...
Grup aslında Pt. 2 olarak yalnızca bir şarkı düşünmüşler ancak sonrasında bakmışlarki olaylar büyüyör, suyu çıkana kadar sıkmaya devam etmişler ve 1996'da ortaya bu muhteşem albüm çıkıvermiş. Tüm bir albüm boyunca Nicholas'ın kendi iç çekişmeleri ve onun geçmiş yaşamında Victoria ile yaşadığı aşk, cinayet ve sadakatsizlik konuları işlenmiş.
"Artık metal dinleyemem"dediğim şu günlerde dinleyebildiğim yegane metal albümlerinden biri. İşte bukadar... Senaryonun sizi esir almasına izin verin. Tek yapmanız gereken bu...

Sanatçı: Dream Theater
Albüm: Scenes From a Memory
Şarkı Listesi:
1"Scene One: Regression" – 2:06 (Petrucci)
2"Scene Two: I. Overture 1928" – 3:37 (Dream Theater, Enstrümantal)
3"Scene Two: II. Strange Deja Vu" – 5:12 (Dream Theater, Portnoy)
4"Scene Three: I. Through My Words" – 1:02 (Petrucci)
5"Scene Three: II. Fatal Tragedy" – 6:49 (Dream Theater, Myung)
6"Scene Four: Beyond This Life" – 11:22 (Dream Theater, Petrucci)
7"Scene Five: Through Her Eyes" – 5:29 (Dream Theater, Petrucci)
8"Scene Six: Home" – 12:53 (Dream Theater, Portnoy)
9"Scene Seven: I. The Dance of Eternity" – 6:13 (Dream Theater, Enstrümantal)
10"Scene Seven: II. One Last Time" – 3:46 (Dream Theater, LaBrie)
11"Scene Eight: The Spirit Carries On" – 6:38 (Dream Theater, Petrucci)
12"Scene Nine: Finally Free" – 11:59 (Dream Theater, Portnoy)

DOWNLOAD - İNDİR
Part 1 Part 2

The National - The Virginia EP

Daha önce Sad Songs For Dirty Lovers albümü ile The National isimli bu mükemmel indie gruptan bahsetmiştik. Şimdi ise son EP'leri The Virginia ile karşımızdalar. Albüm henüz çok yeni ve yeni parçaların yanı sıra eski şarkılarının demo ve konser kayıtlarıda albümde yer almakta. Yine o bildiğiniz Matt Berninger'ın etkileyici sesi ve şarkılardaki başınızı alıp buralardan çekip gitme arzusu en üst düzeyde... Without Permission, Santa Clara, Forever After Days tam da playlistinize layık...

Sanatçı: The National
Albüm: The Virginia EP
Şarkı Listesi:
1"You've Done it Again, Virginia" - 3:09
2"Santa Clara" - 4:05
3"Blank Slate" - 3:15
4"Tall Saint" - 3:44
5"Without Permission" - 3:37 (Caroline Martin)
6"Forever After Days" - 3:01
7"Rest of Years" - 3:40
8"Slow Show" (Demo) - 3:28
9"Lucky You" (Daytrotter Session) - 3:56
10"Mansion on the Hill" (live) - 4:38 (Bruce Springsteen)
11"Fake Empire" (live) - 3:41
12"About Today" (live) - 8:25

DOWNLOAD - İNDİR

Peter von Poehl - Going to Where The Tea Trees Are

"İyi albümü kapağından anlarım" dediğim günler geride kalmış gibi görünüyor. Bu albümle karşılaşmam bu düşüncemden kurtulmamı sağladı diyebilirim :) Peter von Poehl geçenlerde Deezer'da reklamını gördüğüm ama pek sallamadığım bir kişilikti. Şans eseri internette rastladığım bir playlistte dinleme fırsatı buldum ve kendime kızdım. Nedense reklam yapan yeni yetme albümler bana biraz itici gelirler ama bu sefer farklıydı... Neyse...
Peter von Poehl isveçli çok amaçlı bir insan. Öyle ki şarkıcı, sözyazarı, besteci, müzisyen sıfatları yetmiyormuş gibi bir de yönetmen özelliği var kendilerinin. Going to Where the Tea-Trees Are ise adamın 2006 yılında çıkarmış olduğu ilk stüdyo albümü. Oldukça iyi parçalara sahip olduğunu bukadar yazıdan sonra anlamış olduğunuzu umuyorum. Albüme adını veren Going to Where The Tea Trees Are ilk parça ve size güleryüzlü bir selam verdikten sonra Travelers ve Scorpion Grass iyice albüme ısınmanızı sağlıyor The Bell Tolls Five ile kendinizi iyi hissediyorsunuz ve albümü yeniden dinlememek için hiçbir sebebinizin olmadığını farkediyorsunuz...

Sanatçı: Peter von Poehl
Albüm: Going to Where The Tea Trees Are
Şarkı Listesi:
1.Going to Where the Tea-Trees Are
2.Tooth Fairy Tale
3.Travelers
4.Virgin Mountains
5.A Broken Skeleton Key
6.Global Conspiracy
7.Scorpion Grass
8.The Story of the Impossible
9.Tooth Fairy Tale Part II
10.The Lottery
11.Little Creatures
12.The Bell Tolls Five

DOWNLOAD - İNDİR

25 Şubat 2009 Çarşamba

HIM - Uneasy Listening Vol.1

HIM'in 2006'da piyasaya sürmüş olduğu, eski şarkılarının farklı tarzlarda yeniden yorumlandığı albümü. Gayet tedirgin edici, komaya girmelik, başarılı bir albüm. Kendinizi dinlemekten alıkoyamayacağınız garanti...

Sanatçı: HIM
Albüm: Uneasy Listening Vol.1
Şarkı Listesi:
1"The Sacrament" (Disrhythm Remix) - 4:47
2"The Funeral of Hearts" (Acoustic Version) - 4:03
3"Join Me in Death" (Strongroom Mix)* - 3:40
4"Close to the Flame (The Rappula Tapes)* -:31
5"In Joy and Sorrow" (String Version) - 5:04
6"It's All Tears" (Unplugged Radio Live) - 3:49
7"When Love and Death Embrace" (AOR Radio Mix) - 3:39
8"Buried Alive By Love" (Deliverance Version) - 6:07
9"Gone With the Sin" (O.D. Version) - 4:59
10"Salt in Our Wounds" (Thulsa Doom Version) - 7:02
11"Please Don't Let it Go" (Acoustic Version) - 4:37
12"One Last Time" (Rockfield Madness Version)* - 5:08
13"For You" (Unplugged Radio Live) - 4:09
14"The Path" (P.S. Version)* - 5:04
15"Lose You Tonight" (Thulsa Doom Extended Dub)* - 8:15
16"Pretending" (Acoustic Version)** - 4:02

DOWNLOAD - İNDİR

23 Şubat 2009 Pazartesi

Prince of Persia - Limited Edition Soundtrack Album

Uzun süredir oynamak isteyipte bir türlü oynama fırsatı bulamadığım bir oyundu Prince of Persia'nın son oyunu... Yepyeni bir senaryoya ve muhteşem bir finale sahip nadir bulunabilecek lezzetteki oyunlardan biri... İşte bu oyunun ve bunun gibi pek çok kaliteli oyunun soundtracklerini besteleyen Inon Zur isimli bestekar, bizleri mükemel bir müzik ziyafetine davet ediyor bu albümde. Beğeneceğinizi düşündüğüm çok güzel bir albüm. Tadını çıkarın...

Sanatçı: Inon Zur
Album: Prince of Persia
Şarkı Listesi:
1- A Fight Of Light & Darkness
2- Entering The Canyon
3- Healing Ground
4- Hope is Lost
5- Main Theme
6- The Alchemist

DOWNLOAD - İNDİR

22 Şubat 2009 Pazar

Starsailor - Love Is Here

Lise yıllarında tanışan iki gencin 2000 yılında İngilterede kurmuş olduğu, muhteşem melodilere sahip o malum eserlerin sahibi grup var sırada...
Grubun ilk single çalışması, Love is Here albümündede rastlayacağınız Fever 2001 başında çıktı. Fever, Love Is Here ve Coming Down isimli şarkılar grubun 2000 yılında kaydını yaptığı bir demodan çıkartılmıştı ve grup Love is Here adını taşıyan ilk stüdyo albümünü 2002'de piyasaya çıkardı. Albüm içeriği içinizi acıtacak 11 adet şarkıdan ibaret. Solistimiz James Walsh eğlenceli şarkıları bile en acıklı haliye söylemeyi başarabilen çok nadide - ağlak - bir sanatçı... :D Baştan sona hiç sıkılmadan dinleyebileceğiniz kaliteli bir albüm Love is Here, öyle ki tüm şarkılar playlistinize girmeye aday...

Sanatçı: Starsailor
Albüm: Love is Here
Şarkı Listesi:
1"Tie Up My Hands" – 5:46
2"Poor Misguided Fool" – 3:51
3"Alcoholic" – 2:56
4"Lullaby" – 4:13
5"Way to Fall" – 4:30
6"Fever" – 4:03
7"She Just Wept" – 4:12
8"Talk Her Down" – 4:11
9"Love Is Here" – 4:41
10"Good Souls" – 4:53
11"Coming Down" – 14:30

21 Şubat 2009 Cumartesi

Piano Magic - The Troubled Sleep of Piano Magic

The Troubled Sleep of Piano Magic, uzun süredir bloga koyup koymamak arasında gidip geldiğim bir albüm... Koymak istemedim çünkü sorunlu uykular çekmenizi istemedim :D Koymak istedim çünkü bu hastalıklı grubun feryadını sizinde duymanızı istedim...
Piano Magic 1996'da Londra'da kuruldu ve bir dizi formasyondan geçerek günmüze kadar gelmeyi başardı. The Troubled Sleep of Piano Magic grubun 2003 yılında piyasaya sürdüğü 7. - ki bana göre en iyisi - stüdyo albümü.
Şarkıları dinlerken kendinizi derin bir yalnızlık ve çaresizlik içinde bulabilirsiniz ve uyarıyorum, araba kullanırken dinlemeyiniz. The Unwritten Law, The Tollbooth Martyrs ve "bu şarkı hiç bitmemeliydi" diye feryad edeceğiniz When i'm Done This Night Will Fear Me parçaları benim favorilerim diyebilirim.

Sanatçı: Piano Magic
Albüm: Troubled Sleep of Piano Magic
Şarkı Listesi:
1.Saint Marie 5:40
2.The Unwritten Law 3:20
3.Speed the Road, Rush the Lights 7:44
4.Help Me Warm This Frozen Heart 4:32
5.I Am the Teacher's Son 6:29
6.The End of a Dark, Tired Year 5:01
7.The Tollbooth Martyrs 5:17
8.When I'm Done, This Night Will Fear Me 5:05
9.Luxembourg Gardens 7:27
10.Comets 3:46

DOWNLOAD - İNDİR

PASSWORD - ŞİFRE: pishtaco

Leaves - The Angela Test

Leaves, 2001'de izlandada kurulmuş 5 adet üyeye sahip gayet başarılı bir grup. The Angela Test bu adamların 2. stüdyo çalışmaları olmakla beraber, baştan aşağıya İzlanda ezgilerindeki hayal kırıklığı duygusuna rastlamanız muhtemel... Albümde 10 parça bulunmakta ancak adamlar Should Have Seen it All diye öyle bir bitiş şarkısı yapmışlarki sanki elinizden çok sevdiğiniz bit oyuncağınız alınmış ve hayat sizin için o anda bitmiş gibi hissediyorsunuz...

Sanatçı: Leaves
Albüm: The Angela Test
Şarkı Listesi:
1-Shakma (Drunken Starlit Sky)
2-Whatever
3-The Spell
4-As We Walk
5-Angela Test
6-Good Enough
7-Killing Flies
8-Silver Night
9-The Transparent
10-Should Have Seen It All

DOWNLOAD - İNDİR

20 Şubat 2009 Cuma

Gravenhurst - Fires in Distant Buildings

Nick Talbot... Öyle bir ses tonu var ki bu adamın, size küfür etse bile iltifat ettiğini düşünüp karşılığında teşekkür edebilirsiniz.
:) Tam kafa dinlemelik bir çalışma Fires in Distant Buildings, 1999'da temelleri atılan ve pek çok sanatçının yardımlarıyla ağır ağır pişen bu grubun 2005'te piyasaya sürülen 3. stüdyo albümü olmakla beraber bana göre en iyi çalışması...
Albümde 8 adet birbirinden güzel parça ile karşılaşacaksınız. Velvet Cell, Animals, Cities Beneath the Sea - ki üzerimde etkisi çok büyük bir parçadır kendileri - çok dinlenilesi şarkılar. Tadını çıkarın... :)

Sanatçı: Gravenhurst
Albüm: Fires in Distant Buildings
Şarkı Listesi:
1-Down River
2-The Velvet Cell
3-Animals
4-Nicole
5-The Velvet Cell Reprise
6-Cities Beneath The Sea
7-Song From Under The Arches
8-See My Friends

DOWNLOAD - İNDİR

18 Şubat 2009 Çarşamba

Keane - Perfect Symmetry

"...and maybe you find life is unkind. and over so soon. there is no golden gate. there's no heaven waiting for you..." deyip bizi derinden etkiliyor Keane 2008'de çıkarmış olduğu 3. stüdyo albümü ile aynı adı taşıyan şarkısı Perfect Symmetry'de.
Toplamda 8 milyonun üzerinde 2 albüm satışı yapan Keane 3 adet çocukluk arkadaşından oluşan ve İngiltere'de en çok sevilen grup olma özelliğine sahip bir topluluk. Albümü ilk dinlediğinizde özellikle ilk şarkılarda pek alışık olmadığınız bir Keane ile karşılaşabilirsiniz ancak dinlemeye devam ettikçe o eski huzurunuzu yeniden kazanacağınız garanti. Albüm birbirinden güzel sözlere sahip 11 parçaya sahip. Spiralling, Better Than This, Perfect Symmetry ve albüm bittikten sonra abuk bir sessizlik içinde bir süre öylece bakıp düşünmenize neden olacak olan Love Is The End şarkıları müthiş ve albümdeki diğer parçalar arasından sıyrılmayı başarıyor.

Sanatçı: Keane
Albüm: Perfect Symmetry
Şarkı Listesi:
01. spiralling ( 4:19)
02. lovers are losing ( 5:04)
03. better than this ( 4:03)
04. you haven't told me anything ( 3:47)
05. perfect symmetry ( 5:12)
06. you don't see me ( 4:03)
07. again & again ( 3:50)
08. playing along ( 5:35)
09. pretend that you're alone ( 3:47)
10. black burning heart ( 5:23)
11. love is the end ( 5:38)

DOWNLOAD - İNDİR

17 Şubat 2009 Salı

The National - Sad Songs For Dirty Lovers

Herkesin arşivinde bulunması gereken çok nandide bir albüm Sad Songs For Dirty Lovers.
1999'da Cincinnati'de kurulan bu enfes grubun 2003 yılında yayınladıkları 2. studyo albümleri... Solist olan Matt Berninger ve diğer grup elemanlarının müthiş uyumundan bahsetmeme gerek bile yok :) Çok çarpıcı parçaların yer aldığı bu albümün yolculuk sırasında dinlenmesi şiddetle tavsiye eder ve özel tercihim It Never Happend şakısına biraz daha özenle yaklaşmanızı öneririm...

Sanatçı: The National
Albüm: Sad Songs For Dirty Lovers
Şarkı Listesi:
1"Cardinal Song" – 6:18
2"Slipping Husband" – 3:22
3"90-Mile Water Wall" – 3:44
4"It Never Happened" – 4:37
5"Murder Me Rachael" – 3:45
6"Thirsty" – 3:48
7"Available" – 3:20
8"Sugar Wife" – 2:21
9"Trophy Wife" – 3:32
10"Fashion Coat" – 2:02
11"Patterns of Fairytales" – 3:43
12"Lucky You" – 4:22

DOWNLOAD - İNDİR

16 Şubat 2009 Pazartesi

Zazie - Totem

2 sene önce yaz aylarında bir fransızca öğrenme arzusuyla yanıp tutuşan ben ve fransız pop rock müziğinin en büyük isimlerinden olan Zazie'nin tanışmasına vesile olan bir albüm Totem...
Albüm, bu çatlak kadının 2007'de çıkarmış olduğu 6. stüdyo albümü. Büyülü aşklara olan inancını yıllar geçtikçe yitirdiğini anlattığı bu albümde, ideal sevgiliyi anlattığı Totem parçası, Je Suis Un Homme, Jet Lag ve benim özel tercihim J'etais La albümün en baba parçaları.

Sanatçı: Zazie
Albüm: Totem
Şarkı Listesi:
1. des rails
2. je suis un homme
3. l'ange blesse
4. jet lag
5. ça6. duo (paolo nutini)
7. na
8. flower power
9. totem
10. 07 dec.
11. j'etais la
12. yin yang
13. vue du ciel

DOWNLOAD - İNDİR

14 Şubat 2009 Cumartesi

Sia - Colour the Small One

aaah ah... Bir gün gelipte müzikle ilgili bir blog açacağım ve o blogda seninle ilgili yorumlar yapacağım hiç aklıma gelmezdi sevgili Sia Furler bacım.
Neyse...
Sia Furler avustralyalı bir müzisyen. Colour the Small One ise sanaçtının 2004 yılında çıkarmış olduğu 2. solo albümü. Aslında Sia'nin da tek başına güzel işler yapabileceğinin bir kanıtı demek yerinde bir tabir olur, çünkü sanatçı daha önce Massive Attack, Zero 7 gibi gruplarda çalışmış.
Sia'yı hiç görmeyenler, albümü ilk dinledikleri anda onun çıtı pıtı bir sarışın olduğunu anlayabilirler (test edildi onaylandı )...:)
Albümde yer alan Sunday, Breath Me, Butterflies ve Where I Belong şarkıları playlistinize birdaha çıkmamak üzere giriş yapacak nadide şarkılar arasında olmaya aday. Güzel bir müzik deneyimi Sia ile sizleri bekliyor... Duydun mu Sia Furler bacım?:D

Sanatçı: Sia
Albüm: Colour the Small One
Şarkı Listesi :
1-Rewrite
2-Sunday
3-Breathe Me
4-The Bully
5-Sweet Potato
6-Don't Bring Me Down
7-Natale's Song
8-Butterflies
9-Moon
10-The Church of What's Happening Now
11-Numb
12-Where I Belong

DOWNLOAD - İNDİR

Calla - Strength in Numbers

İşte geldik Calla'ya...
Bu amerikalı grubu, ilk kez 2007'de yayımlanan son albümleri olan Strength in Numbers ile carrefourSA'da elimde market arabasıyla reyon reyon dolaşırken mp3 playerimden dinledim... bayıldım... öldüm... bittim...
Eve döndüğümde yaptığım şey şarkıları bir kez daha müzik setimde dinlemek oldu. şaşılacak güzellikteydiler.
Grup 1997 de Aurelio Valle, Sean Donovan, Wayne B. Magruder tarafından kuruldu. Aurelio Valle'nin gothic sesi şarkıları daha bir gizemli yapmakla kalmıyor adeta içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Şarkıları dinledikçe dinlemek istiyorsunuz...
Albümde favori parçalarımı ayıramayacağım ancak Dancers in the Dust isimli parçaya daha bir özenle yaklaşmanızı isterim.

Sanatçı: Calla
Albüm: Strength in Numbers
Şarkı Listesi:
1. Sanctify
2. Defenses Down
3. Sylvia's Song
4. Sleep In Splendor
5. Rise
6. Stand Paralyzed
7. Bronson
8. Malo
9. Malicious Manner
10. A Sure Shot
11. Le Gusta El Fuego
12. Simone
13. Dancers in the Dust

DOWNLOAD - İNDİR